bazı sesler

Nedir bu telaş efendiler? Sarayda yangın mı çıktı? Çocuğunuzu elinizden mi aldılar? Nefesini kesip, yeri ayaklarınızın altından mı çektiler?
Nedir bu telaş? Tepeye doğru giden bir yol var dediler. Bakalım dedik, gözlerimizi kısmaktan kör olduk, ömrümüz yetmedi. Yetişemedik.
Nedir bu telaş? Bankada işimiz var dediler, tepede kocaman bir adam, parlak boncukları, fiyakalı pabuçları var dediler. Hep dediler de, bir göremedik şu adamı. Tek bir ömüre bu kadar zenginlik sığmaz dediler, doğru demişler, ceplerim hep boş kaldı.
Şimdi kendime soruyorum, bu bol gönül, bu dikkat, bu incelik, doğuştan mı geliyor? Basamakları önümden kaldıracaklarını farkettiğimden mi? Ulaşamayacağım noktaları kendime ikna ettiğimden mi?
…
Herhangi sosyo-ekono-politiko-vesayro sınıftan bir başkasına geçmek yaşadığımız sistem çerçevesi içinde mümkün değil. Ortada dolaşan nadir örnekler sizi sakın yanıltmasın. Nerede doğduysanız, orada olmanız çok yüksek bir olasılık. Bunu kimseyi umutsuzluğa itmek için söylemiyorum. Aksine, insanları harekete geçirmek, bulundukları materyal gerçekleri sorgulamalarına, ve ona göre bir tutum geliştirmeye, en azından çaba sarf etmeye gitmek istiyorum.
İnsan ait olduğu yeri kavradığı zaman devrime doğru hareket edebilir. Değişime inandığı zaman ilk adımı atabilir. Fakat değişimin kendisi ekonomik kademenin kendisinde değil, devrim ve sosyal sınıfların yıkılması ile gelebilecek bir değişimdir.
Amaç insanları ne zenginlikte ne de fakirlikte eşitlemek. Eşitlik propagandası çok uzun yıllardır yönetim gücünün kullandığı, artık oldukça klasikleşmiş bir safsata haline geldi. İşin üzücü tarafı, zenginlerin büyük bir kısmı bunun bir baskı aygıtı olduğunun farkındayken, karnını neredeyse doyuracak durumda olmayan insanların, daha farklı bir sisteme karşı duydukları nefret. İnsan tabiatı gereği eşitlenmez. Hepimizin birbirinden farklı birçok özelliği ve yeteneği var. Amaç bu yetenekleri geliştirmeyi hedeflemek, ve herkesin düzgün bir yaşam sürdürecek kadar kazanç sağlayabileceği bir dünya yaratmak olmalı.
Bu yetenekleri geliştirmek meta üretimin bir parçası olacak olsa bile, üretimin kalbinde yatan amaç zenginliğin artırılmasından çok, yaşam kalitesinin daha yüksek bir düzeye çekilmesi, hayattan keyif alınacak anlar yaratılması ve sürdürülebilir bir dünyaya doğru ilerlemek için olmalı. Bu elbette ilk bakışta ütopik olarak görülebilecek olsa bile, buradaki amaç herkesin sürekli mutlu olmasını sağlamak, üretim ve çalışma içerisinde bulunan acıları ve sıkıntıları tamamen yok etmek değil. Tersine, insanların bu gibi sıkıntılarla baş edebilmesi, iş yerinde ve dışında anlamlı bir hayat kurgulayabilecek zamanın tanımlanıp, zengiliğin kimseyi aç bırakmayacak bir şekilde dağıtılması ile ilgili. Psikoterapi olsun, spor yapmak olsun, müzikle uğraşmak olsun, resim yapmak olsun, yazmak olsun, dostlarla bir kahve bira içmek, aile ile bir tatile gitmek olsun, hayatı yaşanacak kılan anlar olsun.
Güzelim insanlar bitmek bilmeyen iş saatleri ile anlamın tamamen yittiği, ne yarattığı değeri gözlemlenebildiği, ne de üretiminin değerini kavrayabileceği iş yerlerinde heba ediliyor. Ne için? Aileden gelen parası ile eğitime ulaşabilmiş, zenginlik içinde büyüyen insanların zenginliğine zenginlik katmak için. Böyle bir yerde, paranın kendisi için çalışılan (maaş anlamında değil, zenginliğin katlanması için) köle olmuş, yitip gitmiş insanları gördükçe kalbim sızlıyor.
…
Finans sektöründe çalışan bir insan bu dünyaya nasıl bir katkıda bulunabilir? Katkı kelimesinin tanımını nasıl belirlediğimiz dayanarak, ya dünyanın en önemli mesleğini yapıyor, ya da tamamen bir hiç için çalışıyor olabilir. Katkının tanımını eğer parasal üretim ve zenginlik üzerinden yapacak olursak, finans sektörü oldukça önemli bir yer kazanıyor. Fakat paranın, zenginliğin katlanması, nasıl bir değer olarak tanımlanabilir? Eğer paranın etrafında dönen bu iş, gerçek anlamda bir ihtiyacı karşılıyor ve ihtiyacı olan insanlara paranın nasıl idare edileceğini öğreten, destek olan parayı insancıl bir düzeyde katlayan, yani milyonları milyarlara çevirmeyi amaçlamayan, zenginlerin işine gelip, popülasyonun geri kalanını bir nuisance olarak gören bir sektör olmasaydı, belki de bir değerden bahsedebilrdik.
Yeni etik bir çerçeve, paranın katlanıyor olması, çoğalıyor ve zenginleştiriyor olması, negatif olarak nitelendirilecek bir şey olmaz zorunda değil. Bütün mesele denge ve bu dengenin hangi organlar tarafından denetlendiği.